Eski çağlardan beridir kaya ve minerallerin insan sağlığı üzerine olumlu yahut olumsuz etkileri merak konusu olmuştur. Hastalıkların gözlem yoluyla coğrafi dağılımı yani mekan ve hastalık ilişkisi oluşturulmuştur. Medikal Jeoloji, yerkürenin jeolojik süreçleri ve yapısını oluşturan kayaç, mineraller ve fosil yakıtların doğaya ve dolayısıyla insan sağlığına olan etkisini inceleyen jeoloji disiplinidir. Bu alanda yapılan araştırmalarda yerbilimciler ve sağlık alanındaki bilim insanları bir arada çalışmaktadırlar. Uluslararası Medikal Jeoloji Birliği 2006 yılında kurulmuştur.
Asbest, lifsi yapıda doğal fibröz bir silikattır. Bu lifsi yapı sayesinde asbest, ısı ve aşınmaya karşı oldukça dayanıklıdır. Bu nedenle uzun yıllar boyunca, 3000 kadar farklı iş kolunda ara madde olarak kullanılmıştır. Ayrıca asbest, yeryüzünde birçok yerde toprak örtüsünde bulunmaktadır. Endüstriyel kullanımının yanı sıra asbest kırsal alanlarda da uzun yıllar boyunca ısı ve su yalıtımı (sıva, çatı ve ocak izolasyonu, vs..) için kullanılmıştır. Ev içinde sıva, çatıların ısı ve su yalıtımında, ocakların yalıtımında yaygın olarak kullanılmıştır. Ev içinde sıvanın dökülmesi, ev dışında doğa olayları nedeniyle sıvanın ya da çatının bütünlüğünün bozulması sonucu havaya karışan asbest liflerinin solunması sonucu asbeste maruz kalınmaktadır.
Mezotelyoma, asbest ve eriyonit gibi lifsi minerallerin çevresel ve mesleki maruziyeti sonucu ortaya çıkan akciğer zarı ve karın zarı kanseridir. Tarihte ilk olarak Eski Yunanistan’da Pliny adında bir filozof, asbest madeninde çalışan kölelerin, diğer kölelere göre daha sağlıksız olduklarını gözleyerek, asbest maruziyeti ile akciğer hastalığı arasındaki ilişkiyi kurmuştur (1). Asbest ile mezotelyoma arasındaki kesin ilişki, ilk olarak 1960 yılında Wagner ve arkadaşlarının Güney Afrikalı asbest madeni işçileri üzerinde yaptıkları çalışma sonrası ortaya konmuştur (2). Bundan sonraki yıllarda bu ilişkiyi destekleyen çok sayıda çalışma yayınlanmıştır.
Prof. Dr. İzzettin Barış, Hacettepe Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nın kurucusudur ve Türkiye’de asbest ve biomass gibi çevresel maruziyetlerin akciğer etkilerini araştıran çalışmaların öncüsüdür (3-5). Asbestin çevresel olarak bulunduğu Kapadokya bölgesinde yaptığı çalışmalar sırasında, üç köyde (Tuzköy, Karain, Sarıhıdır) mezotelyomanın daha sık görüldüğünü ölümlerin yaklaşık yarısının mezotelyomaya bağlı olduğu dikkatini çekmiştir. Bu köylerde, köylüler tipik olarak kayalar içine oyulmuş odalara bitişik yapılmış evlerde yaşamaktadır. Barış ve arkadaşlarının çalışmalarıyla, bu kayaların yapısında bulunan erionitin mezotelyoma yapıcı etkisi uluslararası literatüre katılmıştır (6-8). Fibröz zeolit olarak da bilinen erionit asbestten çok daha karsinojen bir mineraldir. Prof. Dr. İzzetin Barış’ın öncülüğünde başlayan çalışmalar ilerleyen yıllarda artarak devam etmiştir (9-17). Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı çevresel kökenli mezotelyoma tanı ve tedavisine yönelik yaptığı çalışmalarla haklı bir üne kavuşmuştur. Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi ile işbirliği içinde yapılan çalışmalar sonucunda “erionit köylerinin taşınması” gibi önemli başarılara imza atmıştır.
Hacettepe Üniversitesi Mezotelyoma ve Medikal Jeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Prof. Dr. İzzettin Varış’ın vefatından (21 Eylül 2013) hemen sonra 25 Eylül 2013 tarihinde 28776 sayı ile Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelikle kurulmuştur. Merkezin Kurucu Müdürü Prof. Dr. Salih Emri, Müdür Yardımcıları Doç. Dr. Meral Doğan ve Doç. Dr. Deniz Köksal’dır. Kurucu yönetim ve danışma kurulu üyeleri için tıklayınız.
Merkezimizde, jeolog ve minerolarloglar, çevre bilimciler, toksikolog ve farmakologlar, epidemiyologlar, göğüs hastalıkları ve cerrahisi, medikal onkoloji, radyoloji ve diğer tıp disiplinlerinin bir araya gelerek interdisipliner bir şekilde çalışması sağlanmıştır. Halihazırda merkezin ayrı bir fiziki mekanı mevcut değildir. Ancak Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı ve Jeoloji Mühendisliği bünyesinde bulunan fiziki mekânlar kullanılmaktadır.
Referanslar: